Ev yapımı akustik paneller
Merhabalar.
Bir çok hobi amaçlı ve profesyonel Müzisyen, ucuzlayan ve çeşitlenen giriş seviyesi stüdyo ekipmanlarının da sayesinde, evlerinde ufak bir müzik kayıt ve/veya prodüksiyon stüdyosu kurmuş durumda.
Ancak bir çok ev stüdyosu aslında bir müzik kayıt, prodüksiyon ve miks ortamının olmazsa olmazı olan "iyi oda akustiği"nden mahrum. Bunun sebebi de 90% ev stüdyolarının evin çalışma odası, misafir odası ya da boş duran yatak odası gibi odalara kurulmuş olması ve odanın başka amaçlar için de kullanılıyor olması.
Oda akustiğinin kötü olduğunun farkında olan kişiler ise, oda akustiğini düzenlemek için gerekli araçların pahalı olmasından dolayı bu işi genellikle "stüdyoda yapılacak geliştirmeler" listesinde en sonlara bırakıyor.
Aynı dertlerden muzdarip olan birisi olarak, interneti kullanarak, ucuz ve etkili bir çözüm arayışına girdim ve minimum efor/maliyet’e karşılık en çok geri dönüşü alabileceğim akustik paneller kullanmaya karar verdim.
Akustik panelleri hazır alırsanız dünyanın parası. Ama youtube’da ve çoğunlukla yapancı müzik prodüksiyon forumlarında bu işin nasıl yapılacağını gösteren videolar, yazılar vs bulunuyor.
Elbette Türkiye’de bu işi profesyonel yapan şirketler var, ama bunların çoğu toplantı salonları, şirketler, sinema salonları, konser-tiyatro salonları gibi büyük çaplı işlerle uğraştığından "abi benim 2.5 metreye 4 metre odam var…." diye başlayan cümleleri pek dikkate almadıklarını sanıyorum.
Ben de Türkiye’de yaşayan ve evinde akustik düzenleme yapmak isteyecek olanlara örnek olsun diyerek kendi aksutik panellerimi nasıl yaptığımı adım adım fotoğrafladım.
Elbette benim yaptığım düzenleme yeterli ve nihai değil. Ancak bir başlangıç ve hiç yoktan da iyidir.
Birilerine faydası olur diye düşünüyorum.
Önce birazcık teorik bilgi.
Oda akustikleri.
Odadaki tüm yüzeyler, çıkan seslerin çoğunu ya da en azından bir kısmını yansıtırlar. Yansıtırken de, yüzeyin şekline, malzemesine göre gelen sesi farklı bir şekilde yansıtırlar. Yani aynadan yansıyan ışık gibi değil, sanki yamuk bir tencereye bakıyormuşsunuz ve o yansımayı görüyormuşsunuz gibi düşünün. Duvarlardan çarpan ufak eko dediğimiz yansımalar, bazı frekansların çoğalmasına, bazılarının ise "faz" dediğimiz fiziksel olay sebebiyle azalmasına sebep olurlar. Bunun detayına girmeden örnekle açıklayayım.
Suya taş attığınızı düşünün. Ses dalgalarının su dalgaları gibi yansıdığını biliyorsunuz. Bu dalgalar sesin merkezinden uzaklaşırlar. Ama duvar gibi bir yüzeye çarpınca, sesin bir kısmı geriye döner. Şimdi sürekli aynı noktaya taş attığınızı, merkezden dışarıya doğru dalgalar çıktığını, sonra duvara çarpan dalgaların geriye dönerken, orijinal kaynaktan gelen dalgalarla çarpıştığını düşünün.
İşte tam bu çarpışma anında, dalgaların şekli bozulmaktadır. Kimisi eski halinden büyük bir hale gelirken, kimisi daha küçülmektedir. Müzikte de çok benzer bir durum yaşıyoruz. Mesela odanın belli bir noktasında bir şarkı dinlerken şarkının bas sesleri güzel gelirken, 20 cm sağa kayarsanız bu sefer bas seslerde değişiklik duyabilirsiniz. Belki artar, belki azalır, bu odaya ve o anda gelen müziğe bağlı bir şey. Ama esas önemli nokta, hoparlörden çıkan esas sesi değil, odanın değiştirdiği sesi duyuyorsunuz.
Şimdi normalde TV izlerken, ya da müzik vs dinlerken bunlar çok takılacağımız şeyler değil. Ama müzik prodüksiyonunda doğru sesi duymak çok önemli. Niye? Çünkü sizin elinizin altında bir şarkıdaki bas sesleri, tiz sesleri, arada kalan her şeyin seviyesini ayrı ayrı ayarlayabileceğiniz araçlar var.
Diyelim ki bir şarkı kaydettiniz ve bas sesler, oda sebebiyle size normalde fazla geliyor. Hoparlörden 4 birim çıkan ses, size 5 birim olarak geliyor. Siz de kulağınızla duyduğunuz (aslında yanlış) sese göre bas gitarın sesini 1 birim kısıyorsunuz. Şimdi odada duymanız gereken seviyede duyuyorsunuz. Ama sonra CD’yi yazıp arabaya bindiniz. Orada da bu sefer bas sesler olması gerekenden az olacak. En azından radyodaki müzikle kıyasladığınızda bas seslerin az olduğunu, şarkının cılız olduğunu hissedeceksiniz.
Halbuki doğru duyum olan bir odada miks yapıyor (enstrümanların Ekolayzır ve seviye ayarları diyelim kısaca) olsaydınız, seviyeye doğru karar verebilecektiniz ve bas sesleri uygun bir şekilde yerleştirebilecektiniz.
Şimdi bir pop şarkısında ne kadar çok enstrüman olduğunu bir düşünün. En basit pop şarkısında en az 8 parçadan oluşan bir davul, bas gitar, iki elektrik-akustik gitar, kemanlar, piyano, elektronik enstrümanlar, klavyeler ve en önemlisi sürüyle vokal olacaktır. Bunun bir de derinlik, eko gibi efektleri de var.
Tüm bu enstrümanların seviyesine ve tonuna, bu yanlış duyuma sahip odada karar verirseniz, o kaydı başka bir yere götürdüğünüz zaman evdeki (ya da stüdyodaki) haliyle kel alaka bir şekilde duyulacaktır. Ama elinizin altında doğru duyum sağlayan bir oda, ve doğru duyum sağlayan hoparlörleriniz varsa (ki hangisinin en doğru duyumu sağladığı büyük tartışma konusudur, hiç girmiyorum) o zaman bir çok müzikçalar sistemde iyi duyulacak bir kayıt üretme şansınız epey yükseliyor.
Oda akustiklerinde 2 ana problem alanı vardır. Birincisi tiz sesler. Bunu kolaylıkla kendiniz test edebilirsiniz. Odanın ortasında durup ellerinizi hızlıca birbirine çırpınca (evet alkışlar gibi) çok kısa ve tiz ekolar duyacaksınız. Bunlar müzik çalarken de duvarlardan yansıyan seslere benzeyen seslerdir. Bunları kesmek kolaydır. Bir kaç parça sünger assanız bile olur. Hatta duvarlara ve pike (evet yatarken kullandığımız pike) assanız bile yeter.
Esas probleminiz bas ve basa yakın (teknik terimi low mid sesler) seslerde olacaktır. Bunlar için de kalın paneller kullanmanız lazım. Bunların yerleşimi de önemli. Bas sesler genellikle köşelerde birikmeye meyillidir. Bu sebeple köşelere koyacağınız paneller önceliğiniz olmalı. Ancak benim gibi köşeye bir şey koyma olanağınız yoksa, dert etmeyin, yeterince kalın panelleri hoparlörlerinizin arkasına ve sizin oturacağınız koltuğun arkasında kalacak duvara asarsanız bu işi de büyük ölçüde kontrol altına almış olursunuz.
Burada altın kural – daha kalın panel, daha çok bas emilmesi demektir. Panelleri mümkün mertebe kalın yapın.
Altta ufak bir çizimle ideal panel yerleşimini göstermeye çalıştım :
Resme dikkat ederseniz hoparlörlerden hem çizgi çıkıyor, hem de su dalgalarına benzer yuvarlak dalgalar. Bunun sebebini anlatayım. Bas sesler, su dalgaları gibi merkezden çevreye doğru yayılırlar. Tiz sesler ise daha farklıdır, ses kaynağının baktığı yöne doğru giderler, arkadan ise daha zor duyulurlar. Hoparlörün arkasında duran duvar, tiz ses aldığından daha fazla miktarda bas ses almaktadır.
Bunu insan konuşmasından da görebilirsiniz. Birisi size dönükken konuştuklarını daha net anlarken, aynı kişi arkasını dönünce söylediklerini daha zor anlamaya başlarsınız. Bu da insan sesinin frekans aralığında, kelimeleri anlamamızı sağlayan high mid (tize yakın) seslerin, kişi bize dönük değilken (ses farklı yöne gönderilirken) bozularak ulaşmasındandır.
Resimde ufak bir odada duran masanın üzerinde 2 adet hoparlör var. Hoparlörlerin konumu için "altın kural", başınız ve iki hoparlör arasında bir eşkenar üçgen olmasıdır. Yani 80 cm uzaktan dinliyorsanız, iki hoparlör arasının da 80 cm olması gerekir. Bu stereo imaj için gereklidir.
Hoparlörden çıkan sesler önce size çarpacak, sonra arkanıza ve yanınızdaki duvarlara gidecekler ve oradan yansıyacaklar. Bu yüzden yanınızda duvar varsa, burada bir emilme sağlamanız lazım. Aynı şekilde arkanızda düz bir duvar varsa orada da emilme olması lazım. Bu mutlaka panel asmanız lazım demek değil. Belki arkanızda pencere var? Perdenizi kalınca bir perdeyle değiştirin ve perdeyi kapalı tutun müzikle ilgilenirken. Örneğin benim sol yanımda pencere var ve perdeyi çalışırken kapatıyorum. Öte yandan sağ tarafım odanın uzun yanına baktığı için boş. Bu sebeple sadece önümde ve arkamda düzenleme yapmam icap ediyor ilk etapta.
Eğer yüksek volümlü dinliyorsanız, tavana da panel asmanızı önerebilirim.
Evet gelelim adım adım panel yapımına.
İzocam taş yünü. Yapı marketlerde bulunuyor. 4 cm kalınlığında. 120×60 cm boyutlarında. Pakette 4 tane var. 80 lira civarı. Ben İzmit’teki Baumax’tan aldım.
Pattex marka yapıştırıcı. Çıtaları yapıştırmak için. 20 lira.
Çıtalarımız. 120x60lık panelleri içine yerleştireceğimiz için, 120×65 cmlik kestirdim. Yani 120 cmlik uzun 2 çıta ve 65 cm’lik 2 adet kısa çıta bir tane çerçeve yapıyor. Bu şekilde yerleştireceğiz.
Çıtaları çiviyle çakacağız ama önce bir parça yapıştırıcı sürüyorum, zira ahşap çivileri ufak ve çıtalarımız yumuşak bir ağaçtan (ladin galiba) bu sebeple zamanla gevşeme riski var – artık yok.
Yapıştırıcıyı sürdükten sonra çekiç vasıtasıyla (eheh) çivileri bu şekilde çakıyoruz. Üşenmezseniz 3 tane de çakabilirsiniz. Keyif sizin.
Sevimli çekicim.
Şimdi 90% karşılaşacağınız bir problem. O da çıtaların yamuk olması.
Bakınız nasıl da yamulmuş. Bu çerçeve bitmek üzere, 3 tarafını çaktım, ama bu 4. köşede görüyorum ki uzun çıtalardan birinde bir eğim var. O zaman ne yapıyoruz? Önce buraya çakacağımız çiviyi üstten çakıyoruz, ama alta geçmiyor. Şu şekilde :
Sonra bir elimizle alttaki çıtayı hizada tutarken, üstten çiviyi çakmaya devam ediyoruz. Netice şu oluyor:
Nasıl? Süper. Şimdi bu yamulmayla ilgili başka bir problemle de karşılaşabilirsiniz. Bakınız ben nasıl karşılaşmışım:
Çerçeveyi çaktıktan sonra yamulmuş tahta çivilere asılarak birleşme yerlerinden açılma yapmış. Bunun da çözümü var. Los Zımbalos.
Zımba 50 liraydı. Zımba alacaksanız kalitelisini alın zira baya bir zımbalama yapacaksınız. Bunun bir "max" modu var. Zımbaları daha iyi çakıyor. Normal modu eli daha az yoruyor. Her halükarda zımbayı yaparken üstten boştaki elinizle bastırmanız lazım. Yoksa zımba çakılma anında geri tepiyor ve zımba teli yamuk çıkıyor.
Bakınız bu resimde en üstteki zımbayı bilerek üstten bastırmadan yaptım. Tel yamuldu. Diğerleri ise üstten bastırılarak çakıldı. Bu köşeleri zımbalayarak tahtanın esneyerek ayrılmasının önüne bir parça daha geçmiş oluyoruz. Yani, tutkalla yapıştırdık, çivi çaktık, bir de zımbayla tutturuyoruz.
Evet çerçevelerimiz bitti. Gelelim taşyününü yerleştirip astar kumaşıyla kaplama safhasına.
Astar kumaşını IKEA’dan aldım. Beyaz renkli. 4 tane panel yapmak için 6 metre aldım, fazla fazla yetti. Fiyatını da görebiliyorsunuz.
Astar kumaşı ve üstteki dekoratif kumaşı alırken dikkat etmeniz gereken en önemli şey, ağzınızı dayayıp üflediğinizde havayı diğer tarafa geçiriyor mu, yoksa torba benzeri bir dirençle mi karşılaşıyorsunuz. İnce dokunmuş pamuklu kumaşlar ilk bakmanız gereken kumaşlar. Polyester vs gibi bir yüzeyle kaplarsanız paneli, o zaman ses yine çarparak yansıyacak. Bizim amacımız, çarpan sesin taşyününe ulaşarak emilmesi. Bu sebeple kumaşın geçirgen olması gerekiyor.
Kumaşın genişliği 1.5 metre. Ben yine 1.5 metrelik bir parça keserek yere serdim. Üstüne de çerçeveyi şekildeki gibi yerleştirdim.
Önce bir kenarını çerçeveye zımbalıyorum:
Kolumdaki kıllar kimin bilmiyorum. Neyse bu şekilde "normal" ayarda zımbaladım, hem daha hızlı oluyor, hem yormuyor hem de normal ayarda zımba kumaşı rahatlıkla çerçeveye tutturuyor. Uzun kenar boyunca kumaşı zımbaladım.
Bakınız ne kaddar da şık olmuş. Sonra taşyünü paneli getirip yerleştiriyorum.
Taşyünü panel normal sarı renkli İzocam gibi değil, elinizle dokunduğunuzda kaşınma vs yapmıyor.
Sonrasında diğer kenarı açık kısmın üzerine kapatıyorum.
Bu noktadan sonra kumaşı sürekli gererek karşılıklı bir şekilde zımbalama işi başlıyor. Yani önce uzun kenarları yapıyorsam, ilk önce onları bitirip kısa kenarlara geçiyorum. Önce bir uzun kenar sonra kısa kenar yaparsam kumaşın gergin olması zorlaşır. Kırışmalar olur.
Sağ ve sol uzun kenarlar zımbalanmadan önce.
Alttan gererek zımbalıyoruz.
Zımbaların aralarında bir kaç parmak boşluk yeterli.
Germeye devam ediyoruz.
Köşelere gelince üçgen şekilde katlıyoruz.
Bu şekilde de kapatıyoruz.
Tekrar zımba.
Astar kumaşı tamamen zımbalanmış panelin arka yüzü.
Şimdi panelleri duvara nasıl asacağınızı düşünmeniz gerekiyor. İsterseniz benim yaptığım gibi kanca kullanabilirsiniz, veya üst tarafa arkaya bir profil kullanıp duvara sabitleyebilirsiniz, veya tablo asar gibi iki tarafından sicim ya da zincir zımbalayarak tek noktadan asabilirsiniz. Ben kanca kullandım. Altta nasıl yaptığımı görebilirsiniz.
Köşeden içeriye 10 cm’de bir işaret koydum.
Sonra elektrikli tornavidayla bir vidayı kenara yakın olacak bir yere vidalamaya başladım. Kenara yakın olmasına dikkat edin zira tam ortaya yaparsanız, panel 4 cm, duvardan dışarıya doğru 2-3 cmlik bir kanca çıkması gerekecek, uzun bir kanca bulmanız gerekecek vs. Siz en iyisi kenara yakın bir noktadan delin. Yarım cm kadarı iyidir.
Vidayı nasıl soktuysanız öyle çıkartın. Oluşan deliğe de elinizle ucu açık kancayı vidalayın.
Diğer köşeye de aynı şekilde (10 cm içeride ve kenara yakın) bir kanca takın. Kancaların açık tarafları aynı yöne baksın. Duvara daha kolay takacaksınız bu sayede.
Şimdi gelelim, dekorasyon kumaşının eklenmesine. Aslında astar kumaştan çok farklı değil, sadece ön yüze yapıyorum, arka yüz beyaz kalıyor. Nasılda duvara dönük olacak, ve kumaş çok da ucuz değildi.
Kumaşı İMÇ 2. blokta girdiğim ilk dükkandan aldım. İstediğiniz desen, renk, malzeme ne ararsanız var. Normal perdelik bir malzeme ama dediğim gibi hava geçiriyor (pamuklu karışık bir kumaş ama çok sık dokunmadığı için rahat geçiriyor havayı).
1.5 metre eninde ve 1 metre uzunluğunda 4 parça kumaş aldım, 144 lira ödedim.
Kumaşı aynı şekilde yere yatırıyoruz, paneli üstüne koyuyoruz.
Burada az önce taktığımız kancalar için ufak bir delik açmamız icap ediyor. Diyeceksiniz ki niye kancayı sonra takmadın. Sebebi de kancayı takarken vida dönerek kumaşı deliyor. Kumaşı beklenmedik bir şekilde bozmamak için makasla ufak bir kesik atacağım.
Önce kumaşı yeteri kadar geriyoruz.
Sonra kancanın üstüne kapatıp kumaşın altında kalan kancanın yerini belirliyoruz.
Sonra minnacık bir kesik atıyoruz – sadece kancanın ucunun gireceği kadar.
Minik kesikten kancayı çıkarıyoruz.
Sonra yine zımba faslı. Aynı astarda yaptığımız gibi, gererek zımbalıyoruz.
Burada farklı bir şey yaptım. Hatırlarsanız beyaz astarı yaparken önce sağ ve sol uzun kenarları yapmıştım. Alt ve üstte uzun fazlalık kumaşlar kalmıştı. Renkli kumaşı zımbalarken önce alt ve üstü yaptım, ve fazlalık olan uzun kenarları sonra yaparak arkadaki fazlalıkların beyaz astarın fazlalıklarını da kapatmasını sağladım.
Bitmiş bir panelin arka görüntüsü.
Aynı panelin ön yüzü.
Biraz matkap gürültüsü ve tozların silinmesinden sonra bitmiş hali:
Bu da mütevazi ev stüdyom.
Evet toplam maliyete bakalım isterseniz.
İzocam paneller : 80 TL
IKEA Astar kumaş : 77 TL (6 metre, beyaz)
IMÇ’den alınma renkli dış kumaş : 144 TL (4 metre)
Çıtalar : 20 TL
Tutkal: 20 TL (çok az bir kısmı kullanıldı)
Zımba: 50 TL (Zımba bozulana kadar benim)
Zımba teli : 5 TL
Çivi : 3 TL
Toplam maliyet: 329 TL (Zımba makinesini saymadım, o demirbaş sayılır)
Panellerin tanesi 82 lira civarına gelmiş oldu.
Yurt dışında hemen hemen aynı işlevi gören panellerin yüzlerce dolara satıldığını düşündüğümüzde, hiç de fena bir maliyet çıkmadı…
Bir yanıt yazın
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.